CHANNAİ, Gezi Hindistan
CHENNAİ, Hindistan Gezi30-31 Ocak 2008
Madras olarak da bilinen, Hindistan'ın dördüncü büyük metropol şehri ve Tamil Nadu eyâletinin başkenti Chennai tren garına indim. Şehirde iki tane gar var. Tren yolculuğunun rahatlığını tercih edenler, Hindistan'ın pek çok kentinde birden fazla tren garının olduğunu bilmeliler. Benim geldiğim yer, adını bulunduğu semtten alan Egmore Tren Garı... Tam iki yüz yaşındaki bina, kırmızı renkli dış cephesi ve ortadaki yüksek saat kulesi ile gotik bir estetiğe sahip
Metropole girinceye kadar son bir saatlik yolculuğumuz gecekondu mahallelerinde geçti. Derme çatma evlerinden kalkıp güne başlamak üzere hazırlıklarını yapan pek çok insan tarlaların arasında çömelmiş tuvalet ihtiyaçlarını gideriyordu. Kimilerinin elinde -sanıyorum- popolarını temizlemek için kullandıkları su testileri, kimilerinde ise misvakları vardı. Adam resmen oturmuş trene baka baka bir güzel çıkartma yapıyor ve bir yandan da dişlerini fırçalıyor... Peh, ne özgür bir yaşam!
Tren garının çevresinde oteller 600-700 rupi fiyat çekiyorlar. Otobüs terminalleri veya tren garlarının bulunduğu merkezlerde daha yoğun talep olduğundan fiyatlar biraz yüksek oluyor. Bunu bilerek biraz yürüdüm ve bu bölgenin dışında 190 rupilik bir oda buldum. Teras katında yanyana sıralanmış her biri müstakil olan odalardan tuvaleti ve banyosu içinde. Çok da kirli değil. Üstelik asansörü bile var.
Banyodan sonra kendimi sokağa attım. Otelin yakınında temiz bir lokanta var. Ana yemek tezgahın ortasındaki kocaman bir kazanda pişirilmiş safranlı pilav... Tavuklu biryani siparişi verdim. Kazanın başındaki adam büyük bir porselen tasın dibine kemiğini aldığı haşlanmış bir tavuk butunu yerleştirdi. Yumurta ister misin diye sordu, reddetmedim. Haşlanmış yumurtayı da aynı tasın dibine koydu ve sıkıca bastırarak silme pilav doldurduktan sonra düz bir tabağa ters-yüz etti. Servis hazır. Ulan bir de ayran olmalıydı.
Pilavcı Amca kedi miyavlaması gibi ingilizce konuşuyor. Rehber kitapçığımdan gitmek istediğim okyanus sahilinin resmini gösteriyorum. Hemen karşı ceddenin sonundaki otobüs durağını gösteriyor. Bineceğim "29/A" numaralı otobüs on - onbeş kilometre sonra beni oraya götürürmüş. Varıyorum uçsuz bucaksız okyanus kumsalına...
Hint tekneleri incecik, okyanusun dev dalagalarında ceylan gibi sekiyorlar. Balık çok yakın. Sardalya cinsi gibi...Kıyıdan çıkan tekneker beş altıyüz metre ileride bir ton kadar balığı en çok bir saatte alıp geliyor. Bunun için hiç uğraşmıyorlar. Sanki balıklar kıyıya saldırmış... Hiç bu kadar kolay ve çabuk kendi kendine ağları dolduran balık sürüsü görmedim.
Erkekler balığı boşaltırken balıkçı kadınlar kumsaldaki örtüler üzerine sererek kurumaya bırakıyorlar. Balık satın almaya gelen bazı vatandaşlar getirdikleri kocaman pilastik bidonlarını dolduruyor. En az elli kilo balığı naylon örgü çuvala koyup da arabasına taşıyan bir adamın karşılığında sadece iki yüz rupi ödediğine tanık oldum. Bu kadar mı olur? Bolluk olunca tekrar denize dökülen hamsi gibi, bedavaya balık!
Saatlerce balıkçıları seyrettim... Sadece avcıları değil, balık pişirenleri de... Renk renk soslarda pişirilen her çeşit balık görebilirsiniz. Yedin mi derseniz, hayır... Daha önce denemiştim. Sıcak sularda avlanan okyanus balıkları bana hiç lezzetli gelmiyor.
Akşam üzeri otele bir 37 Cl brendi ile döndüm. Bu defa yine Asya üretimi, fakat fransız patentli bir ürün... Yanına çikolata aldım. Okyanus sahilinden yine aynı otobüsle gelirken yakınlarda çim hokeyi oynanan bir stadyum görmüştüm. Akşam üzeri yürüyerek buraya geldim...
"Egmore Hockey Stadium" girişinde pek çok avrupalı turist ile beraber ben de giriş yaptım. İlk defa bir çim hokeyi seyredecektim. Hindistan-Belçika arasında sekizinci seri maçı... İlk yarı 2-1 Hindistan lehine biten maçın sonucu 3-2 yine ev yine sahibinin galibiyeti ile tamamlandı. Milli maç olmasına rağmen on beş-yirmi bin kadar seyirci vardı. Gerçi stadın kapasitesi de oyle aman aman büyük değil.
Gece maçından sonra hotelin terasında yemeğimi yedim. Üzerine bir kaç turist gurupla çay, kahve içerek zaman geçirdik.Daha uzun süreli oturmayı planlıyordum. Ama herkes erkenden odasına çekildi.Koreli bir genç ile ikimiz kaldık. Gürültü etmemek adına konuşmayı da kesmiştik. Sivri sineklerin taaruzlarına karşı daha fazla lopsyon sürüp cildimi tahriş etmektense içeriye kaçmalıydım. Öyle yaptım...
Yatmadan önce televizyon seyrederken izlediğim hockey maçının özetini yakaladım. Bizim için bir futbol kadar heyecanlı değil. Ama şunu düşündüm, kıç kadar bir Belçika kimbilir kaç yıldır çim hokeyi oynuyor ve ta buralara kadar müsabakalara gelen bir milli takımı var. Gerçi bizde de 2002 yılında çim hokeyi federasyonu kurulmuş ama nerede oynanır, kim oynar... Bilen var sa söylesin...
* * *
Channai bir günde yaşanacak kadar küçük yer değil... Ertesi gün bir iki tapınaktan sonra yorulup kendimi bir internet kafeye attım. Tren biletim hazır. Buradan kuzeye doğru seyahat edeceğim. Agra'ya kadar tahminen otuz beş-kırk saatlik bir yolculuğum olacak. Jaipur ve Delhi 'den sonra -Altın Üçgen'den çıkarak- ölü yakma törenleri ile bilinen Ganj Nehri kıyısındaki Veranasi'ye yöneleceğim...
Yedi ülkeyi kapsayan 92 günlük UZAKDOĞU GEZİSİNİN (İran,Hindistan,Nepal,Tayland,Kamboçya,Vietnam,Laos)
Devamını okumak için tıklayınız: >>>AGRA-JAİPUR-DELHİ
"Bilgi, paylaşıldıkça çoğalır!" Başkalarının da yararlanmasını sağlamak için aşağıdaki modülleri kullanarak YORUM yapabilir, FACEBOOK'da paylaşabilirsiniz!