[ google-site-verification: google096b424537a64561.html googlecb521646d1f4a805.html] google-site-verification: google096b424537a64561.html
  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pkemal?ref=tn_tnmn
Kemalettin Şanlı / GEZİ YORUM > Backpacking > Tours Biking > Trekking                                                                                                             Backpacking - Trekking - Tours Biking       
BİSİKLET TURLARIM

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028

Bisikletle GÜNEYDOĞU ASYA TURU(4.000km)-Tayland 1

   

   LANGKAWI-SATUN (Malezya-Langkawi Adası'ndan Thailand-Satun'a geçiş)

   27 Ocak 2014 (Satun)
   Günlük:82km-Toplam:687

   
   Sabah kahvaltıdan sonra erkenden limandayım. Gemi, iki katlı minik bir deniz otobüsü... Güverte kısmı çok küçük ve bu alanı kargo bölümü olarak kullanıyorlar. Bisikletimi buraya yüklemek oldukça işkenceli oldu. Yolcularım güverteye çıkmaları yasak. Hareket ettikten sonra rica minnet bisikletimin yanında yolculuk ettim. Tam iki buçuk saat sonunda Tayland topraklarına yanaştık.

 
Formlarımızı doldurup giriş işlemlerimi tamamladıktan sonra sadece 10€ bozdurdurup (43TB) oyalanmadan yola koyuldum...

   Malezya'ya göre yol kalitesi hemen düşüverdi... Her yer cam kırıkları ile dolu… Nereye kaçsan yakalanıyorsun...İlk lastik patlamasını Maalesef Tayland'daki ilk saatimde yaşıyorum. Ardından bir kez daha… Yine de saat 11.00 de gemiden inip geç saatte pedallamaya başlamama ve de iki kez lastik değiştirmeme rağmen 82 km yol yapmışım.

   Nasritong yerleşkesinde bir tapınakta izin alıp çadırımı kurdum. Hemen rahiplerin kullandığı banyolarda yıkanıp, tapınak girişindeki bakkala koştum. Kafamdaki hedef bira içmekti... Soğuk bir duş ve ardından iki tane buz gibi Chang Beer… 

 Satun,Tayland


   SATUN-HAT YAI-SONGHLA
   28 Ocak 2014
   Günlük:91km-Toplam:778km

   Sabah iyi bir uyku ile dinç uyandım. Ama lastik yine sönük ve moralimi de söndürüyor. Haydeeeeeeeeee! Rahip amcalarla beraber tamirciliğe başlıyoruz. Sonra yola devam.

 Satun,Tayland


   

   Hat Yai ülkenin güney ucundaki en büyük şehri… Malezya’ya geçiş noktası. Tam 7 km kala bir lastik parçalanması daha yaşıyorum. Bu kez tamiri mümkün değil. Yol kenarındaki yemek satıcısı bir kızcağız, motosikletli bir gençle bisikletçiye gitmemizi sağlıyor. 3-4 km dolaşıp küçük bir parçacı dükkanına geliyoruz. Genişliği ve sibop yapısı uymasa da 5 dolara iki tane iç lastik alıyorum. On doların üzerini Tayland Bahtı olarak geri almadan genç sürücüye bırakıyorum. Ne de olsa bu yoksul insanlar özveriyle ve karşılıksız yardım ediyorlar. Onların bu temiz niyetlerini istismar etmemek lazım…


   Lastik değişiminden sonra 7 kilometre basıp şehir merkezine varıyorum. ATM den para çektim…3.500 B için, 140 B komisyon aldı. N'apacaksın? Kesilmeye mahkumuz… Sonradan hesap dökümünde gördüm ki, TL ile Baht arasındaki kur farkından da bir 7-8 dolar kadar kazıklanmışım! Bisikletle gezdiğim için nakit taşıma riskini göze alamazdım. Kapitalizmin bu sivri kazıklarını sindirmek zorundayım.

   Birkaç kişinin tutarsız tarifleriyle nihayet bir bisikletçi buldum. Biraz daha uygun genişlikte ve kullandığım sibop tipinde iki tane iç lastik satın aldım. Yola devam…

 Songla,Tyland


   
   Önce Songhla’dayım. Sonraki hedefim Nakhon Si Thammarat…Tabeladaki en son gördüğüm 178 km lik mesafeyi bugünden biraz azaltırsam yarına 140 km falan kalsa, lastik sorunumu da çözdüğüme göre rahatlıkla varırım, diye düşünüyorum... Sorun çıkmasa, 150 km günlük yol mümkün… Çünkü gün uzun; 12 saate yakın pedal basabiliyorsun…En tempolu saatler sabahın ilk 2-3 saati ile akşamın son saatleri… Her iki zamanda da hava biraz daha serin oluyor. Bugünü lastik sorunum için çok zaman harcamama rağmen 91 km ile kapatıyorum. Sığınağım yine bir Budist tapınağı…


 Songla,Tayland


   

   SONGHLA-NAKHON SI THAMMARAT

   29 Ocak 2014
   Günlük:162km-Toplam:940km
   
   Sabah erkenden tapınaktan ayrıldım... Lastiklerim canavar gibi... Bir kaç gündür çektiğim sıkıntı sonrasında bugün günümdeyim…Tam 162 km pedal basıp sorunsuz geldiğim Thammarat’da WShowers’dan Toon’un evinde misafirim…Eşi masamızı soğuk su ve tropikal meyvelerle donatıyor…Arkadan birkaç bisikletçi arkadaşı merakla ziyarete geliyor. Her gelenin elinde masamızı zenginleştiren ikramlar… Sohbetler bisiklet turları üzerine oluyor. Herkesin heyecanla anlattığı bir hikayesi var…



 Nakhon Si Thammarat,Tayland


   
   Toon’un evi N.Si Thammarat Havaalnı’na yakın, şirin mi şirin bir yerde… Mesleği elektrik ile ilgili… Bisikletini görmek istiyorum, gidip çıkartıyor… Gövde Surly…Çantalar Ortlieb… Ben de nedense daha önce aralarında pek fark görmediğim halde kendi kullandığım Vaude yerine Ortlieb markasını daha çok seviyorum.


   Gece bahçede müstakil olarak kullanılan mutfakta kalıyorum. Hemen yanımda tuvalet ve banyolar var. Toon çok mütevazi bir yapıda… Evinin küçük olduğunu, ancak bu şekilde misafir ağırlayabildiğini daha baştan söylemişti. Zaten bundan iyisini ancak para karşılığı düz ayak odaları olan resortlarda konakladığımda bulabiliyorum… Hiç değilse bugünü kalabalık içinde keyifle ev yemeği yiyip, dillerimiz döndüğünce sohbet ederek geçirmiş olduk.

  Nudle Soup,Tayland


   

   NAKHON SI THAMMARAT-SURAT THANI

   30 Ocak 2014
   Günlük:165km-Toplam:1.105km
   
   Ev yemekleri, ev rahatlığındaki uyku, beslenme ve moral… Ne derseniz deyin… Sabah öylesine dinç hissediyorum ki… Toon da kalkıp geldi. Kahvaltıya ısrarlı... Ama karısını rahatsız etmemeyi düşündüm. Bir-iki tane muz atıştırıp, arkamda iyi dileklerimi sunduğum bu güzel insanları bırakarak hemen yola çıktım…


   Kuzeye yaklaştıkça yolların kalitesi ve bakımlılığında kalite görünüyor. Artık yol kenarındaki ormanlık alanlarda ara ara karşılaştığım maymun kavgalarına tanık olmuyorum. Ama Malezya’dan beri aynı ritimde, adeta insan gibi ıslık çalarak öten o kara kuşlarla devamlı karşılaşıyorum. Bir de geceleri sabahlara kadar cızıldayan böcekler… Onlar da hiç kesintisiz her yerdeler…

   Bugün 165 km ile rekor kırdım… Hiç sorunsuz bir yolculuk oldu… Fakat arka lastikte bir hava kaçırma var gibi geliyor. Aşırı sıcaktan da olabilir mi acaba?

   Yine bir tapınakta kilitlenebilir sürgülü kapısı olan özel bir bölmede çadırımı kuruyorum. Geniş bir konaklama alanı. Bel hizasına kadar beton duvar ve üzeri çatıya kadar telle çevrili… Gece herhangi mahluk gelip de zarar vermesin diye açık hava misafirhanesini böyle düşünmüşler. Çünkü tapınağın batı tarafı derin bir ormanlık alana bakıyor. Börtü böcek, kuş çeşitli hayvan sesleri… Kulaklarım öylesine alışmış ki, hiçbir rahatsızlık hissetmiyorum.

   Sabaha karşı iyi bir yağmur yağdı… Singapur’da başlayan yolculuğumun üçüncü haftasındayım. Singapur ve Kuala Lumpur’a kadar olan ekvator kesiminde yağmur vardı. Uzaklaştıkça kuraklık başladı. İlk kez bir yağmur sesi duymak ve serinliğini hissetmek çok iyi geldi.

   SURAT THANI- CHUMPHON
   31 Ocak 2014
   Günlük:147km-Toplam:1.252km

   Bisikletimi genellikle çadırımın arka tarafına, yani başımı koyduğum yastık yönüne koyuyorum. Gece yarısı tül pencereden gördüm ki, yine arka lastik patlamış. Sabah onun için biraz daha erken kalktım. Kaldığım alanda florasan aydınlatma vardı; hepsini yaktım. Rahipler sabah yemekleri için rısk toplamaya çıkıyorlar. Ben de tamirimi yapıyorum. Gece dost olduğumuz meraklı komşu çocukları okula giderken yanıma geliyorlar. Biri çok zeki… Yardım ediyor. Beraber bir iki resim çekiyoruz. Sonra işe ve okula gidenler için kurulan tezgahlardan pirinç çorbalarımızı içiyoruz. Yanında üç tane değişik sosis götürüyorum. Dün gece çocuklara içecek ısmarlamıştım. Bugün de çorba ısmarlıyorum… Yoldan geçen arkadaşlarına akşamdan beri içli-dışlı oldukları bu turist dostlarıyla hava atıyorlar. Vedalaşıyoruz…


 Surat Thani,Tayland



   Yol kenarındaki sık ağaçlı bir alandan bir çığlık kopuyor. Dalgın şekilde bisikletle yokuşu tam bitirmiştim ki, maymun sürüsü bir birleriyle dalaşıyorlar. Aman ne yaygara, ne yaygara… Biraz da benim dikkatimi çekip yiyecek bir şeyler koparmak düşüncesindeler sanıyorum. Ben durup da size yiyecek mi veririm… Ya peşimi bırakmazsanız?

   Tam 147 km yol yapmışım… Bugün 170-180 km yi bulabilirdim. Fakat artık iyice sokak çocuğu oldum. Üstelik biraz da internet görüşmesi yapmalıyım, diye düşünerek yoluma çıkan bir resorta giriyorum. Temiz yer… Çok sevimli bir çift çalıştırıyor. Dost olduk ve halen görüşüyoruz…

   Bisiklet sporu extrem sınıfa giriyor… Her gün aralıksız yüzlerce kalori yakıyorsunuz. Bunun yanında tuz ve mineral kaybınız var. Bazı şeyleri dengede tutmak gerekiyor. Bunun için aile doktorumuzun önerdiği bir kaç bitkisel içerikli takviyeler kullanıyorum. Kas gevşetici olarak uyku öncesi bir bira ilaç yerine daha doğal olacağı gerekçesiyle tavsiye ediliyor. Ben bunu fiziğimin büyüklüğünü bahan e edip, bazen iki veya üçe çıkartıyorum. Şöyle bir faydası daha var… Günlük 6-7 litre su içmeme rağmen aşırı terleme ile sıvıyı atıyorum. Dolayısı ile idrar sıklığı olmadığı için rengi koyu sarı oluyor… Bu da sıvı terleme yolu ile çıktığından böbreklere pek bir şey kalmıyor. İşte bu noktada bira böbrekleri çalıştırıp hiç olmazsa gece bir iki kez idrara çıkmamı sağlıyor.

   Sabah sevimli dostlarımla bir hatıra resmi çekip vedalaşıyoruz… Yolda olmak arzusu dayanılmaz şekilde damarlarımı sarmış… Bu iyi dinlendiğimi gösteriyor. Moral ve güvenim de yerinde… Bisikletimin bir iki bakımını yapıp, yedekteki tüm patlak lastiklerimi yamadım. Donanım tamam…

   CHUMPHON-KHIRI KHAN
   1 Şubat 2014
   Günlük:166km-Toplam:1.418

   Satun’da tekneden indiğimde bir almanla tanışıp sohbet etmiştik… Bisikletle nereye gideceğimi sordu; ilk hedef olarak “Bangkok” demiştim… Daha Kamboçya falan diyemedim. “Buradan Bangkok kaç km biliyor musun?”diye adeta çıkıştı. Tabi ki biliyordum. Beni korkutmak istercesine “bin km, bin”, dedi. Şimdi ilk defa tabelalarda Bangkok mesafesini görüyorum da 308 km veriyor. Demek oluyor ki, yaşadığım bunca aksiliğe rağmen sadece Tayland'da 700 km yol yapmışım. Yaşlı ihtiyarı üzülerek anıyorum. Zira kendi milleti içinde bin km lik bisiklet yoluna onun kadar tepki verebilecek ikinci bir kişi daha çıkmaz.

   Bugün 166 km yapmışım… Kendime beleş bir konaklama mekanı bulamadım. Orası olsun, burası olsun derken hava karardı. Nihayet kendimi yol üzerinde tesadüf ettiğim bir resort reklamı ile sevinçli hissettim… Oda fiyatını 400 B veriyordu. Tabi bu iki kişilik oda fiyatı…Tek kişi olmanın dezavantajına inat sürekli “tek kişinin tüm odayı işgal ettiğini, ancak aynı su ve elektriği tüketmeyeceği” mantığını savunarak pazarlık ettim… Kadın 50 B kırdı. Olsun bir bira parasını kopardım.

   KHIRI KHAN-HUA HIN (Wat Huay Mongkol)
   2 şubat 2014
   Günlük:124-Toplam:1.542km

   Yollar inişli çıkışlı yokuşlarla dolu… Arada dakikalarca 7-8 km ortalamayla yavaş pedallarken, sonra 30-40 km lik süratlerle yokuş aşağı salmalar olabiliyor… Bazen bu inişlerin temposunu bırakmadan aynı sertlikteki pedalla kısa yokuşları ortalama 18-20 km hızda çıkabiliyor; bazen de gizli düz yol gibi görünen uzun yokuşları ortalama 22-23 km lik hızlarla geçiyorum… Tam sıfır veya hafif aşağı akıntıda yol olursa, hiç affetmeden tempomu en sert vitesle ortalama 23-25 km hızda tutabiliyorum…

   Zincirim 1200 km lik son Güneydoğu Anadolu turundan beri ekli… Nemrut dağına çıkarken zorlamıştım. Orada koptu… Gevşeme yok ve aynı zincirle götürüyorum. Evet ama, nedir bu lastiklerden çektiğim? Tam tapınağa 2-3 km kalmışken, Hat Yai’dan kaliteli diye daha çok para ödeyerek aldığım lastik, üstelik önde takılı olmasına rağmen patlayıverdi… Daha sonra gördüm ki, sibop yarılması… Lastik sibobunun benim jant deliğine olan uyumsuzluğunun da sebebi var. Neyse yedekler hazır.

   Tamirle uğraşırken birkaç araç durup yardım isteyip istemediğimi soruyor… Kırsal kesimlerde insanlar daha ilgili, daha yardımsever... Bu, dünyanın her yerinde böyle… Şimdi aklıma geliyor da; ben Kuala Lumpur’da Thaipussam Festivali için kaldığımda, Sebastian şehirden çıkmıştı… Ve mailinde “Bir an önce çık şu şehirden, buralarda köylüler daha sıcakkanlı”… Gerçekten de öyle idi…

 Wat Huay Mongkol,Tayland


   Huay Mongkol, ana yoldan 8 km kadar içeride… Fakat özellikle görmem gereken yerler arasında işaretlemelerden nasibini almış… Haritalarımda ”Kesinlikle atlama”, diye not var… Mermer basamaklarla çıkılan bir plato üzerine yapılmış dev boyutlu bir büst ve geniş araziye yayılmış değişik üniteleri olan bir yer… Gece konaklamamı polislerin ve de sürülerce sokak köpeğinin beklediği bu tapınakta çadır kurmadan, açık havada yapıyorum… Sivrisinek losyonumu birkaç kez kullanarak sabahı zor ettiğimi söylemeliyim… Berbat bir gece oldu... 

   HUA HIN-SOMUT SONGKRAM
   03 Şubat 2014
   Günlük:124km-Toplam:1.666km

   Sabah yemek tezgahlarında son 20 TB (Tayland Bahtı-1$=33TB) paramla bir pirinç çorbası aldım. Okul önüne kurulmuş bu seyyar çorbacıda yaşlı bir batılı ile karşılaşıyorum. Bir elimde çorba kasesi, bir elimde kaşıkla ayaktayım… Yanına oturmamı işaret ediyor. 
Hiç sormadan kendisinin Alman olduğunu tahmin ettiğimi söyleyip doğru cevabı da alınca, almanca konuşuyoruz. Buralı bir bayanla evlenmiş. Güzel bir evde oturuyor. Pek çok tarla kiralayıp Mango yetiştiriyormuş. “Keşke dün gece karşılaşmış olsaydık” diyor… Ayrılacağım sırada motosikletinin selesini kaldırıp bir harita çıkartıyor. Ana yola varmam için aynı yolu geri dönmeden ileri istikamete doğru gitmemi önererek yolu tarif ediyor.

   Hua Hin 17 km içeride… Özellikle orada yapmam gereken bir işim yok… Nasıl olsa Bangkok’a yaklaştıkça bisikletçi bulup bir iki yedek lastik daha alabilirim, diye düşünüyorum. Bu yüzden Hua Hin şehir merkezine girmeden devam ediyorum.

   Alman amcanın tarif ettiği köy yolları çok zevkli… Ama insan başına nerede ne geleceğini bilemez ki!.. Lanet olsun! Isırdıklarından değil, sadece peşinden koşturuyor bu köpekler… Köyün birinden geçerken tipini yıllar geçse unutmayacağım inatçı bir köpek, ısrarla ön tekerleği bırakmıyor… Ben de ani fre kaçınınca; aldım köpeği altıma…Keratayı kurtarmak için direksiyonu kaçırdım ama, kendimi de yerde buldum… Sadece köpeğe değil, bisikletime acırım… Altıma alsam, ön jant sekiz olurdu, kesin… Tabi biraz futbolculukta edindiğim düşerken korunma refleksim bir iki sıyrıkla beni kurtardı. Köpeğe söverek kalktım. Köylüler başıma toplandılar. Dil bilmiyorlar, ama her hallerinden üzgün olduklarını ve bana acıdıklarını anlıyorum. Önce kendi dizimi ve dirseğimin sıyrıklarını ilaçladım. Sonra çantamın kopan mandalını tamir ettim... Bisikletin sadece zinciri atmış, başka bir arıza  ok; onu takıp çıktım yola...

   Yolda muz bahçelerine daldım. Helal etsinler. Bir tane de tarlasından ananas kopardım...


 Hua Hin,Tayland

   
   Petchaburi’yi geçtikten sonra Bangkok'a iyice yaklaştığımı anlıyorum… Şehre giren yol kavşakları işgal edilmiş. Pek çok noktada gösteiciler eylem yapıyor. Polis ve göstericiler kapatılmış yoldan gitmeme izin veriyorlar. Bom boş kilometrelerce yol… Keyif içinde yol alıyorum…

   Bir noktada eylemciler beni içlerine alıp, şamata çıkartıyorlar… Biraz takılıp resim ve video çekiyorum. Böyle şenliklere bayılırım…
Ayrılırken şişe suları ve meyveler yüklüyorlar çantalarıma…



 Samut Songkram-Bangkok,Tayland




   Akşam üzeri uygun bir yer bulamadan hava kararmaya başladı. Baktım iyice karanlık çökecek içinde 24 saat açık olan 7/11 (Seven-Eleven) mağazasının da bulunduğu bir benzin istasyonuna girdim. Hemen kendime bir yer buldum… Bekçiyi de tespit edip kafaya aldım… Tek kötü tarafı, karayollarının üzerindeki bu tür  işletmelerde içki satışının olmaması… Dolayısıyla birasız bir geceye rağmen iyi uyumuşum. Sabah kalktığımda canavar gibiydim. 


   SOMUT SONGKRAM-CHON BURI
   4 Şubat 2014
   Günlük : 134 Km - Toplam : 1.800 Km

   Dert etmemek elde değil… Önümde öyle bir yol var ki, trafiği ille de paralı yola teşvik ediyor. Yani otoban yola… Bunlar “Highway” veya “Motorway” diyorlar. Tabela renkleri bizdekinin tam tersi, mavi yerine-yeşil; ücretli otoyolların tabelaları ise yeşil yerine-mavi renklerde…

   Trafiğin sağdan olmasının kazaları azalttığı söylendiğinde, ikna oldum… Gerçekten de sağdan işleyen trafikte, herkes daha fazla dikkat göstermek zorundaymış gibi geliyor. Bir de ne olursa olsun, mobiletler ve bisikletler için en solda bir şerit ayrılmış… Bir tane araç ihlal etmiyor. Büyük araçların küçüklerine öyle saygısı var ki, yani bu ülkelerin zengin veya fakir olmaları ile ilgili değil… Tamamen düşünce-zihin yapısına bağlı...                                                                                 

   Bisiklet olduğum için bazen ışıklarda geç kalıyorum, adam kendi ışığı yanmasına rağmen senin geçişini tamamlamanı bekliyor. Aşırı derecede saygılı olmaları özellikle bizim trafik anlayışımızı rencide edecek nitelikte… Söyleyecek söz bulamıyorum.

   Otobana  bisikletlerin girmeleri her yerde olduğu gibi burada da yasak… Yeşil tabelalı yolları kaçırmamak için çırpınmak durumundayım… Bangkok metropolune girmeden güney-batı kesiminden paralel olarak güney-doğu kesimine geçeceğim… Bir ara yolları karıştırdım. Kenara çekip çözmeye çalışırken kamyonetli bir amca durup yardıma geldi… Teklifi o kadar ısrarlı ki, kamyonetin arkasına bisikletimi yükleyip geçtim kabine… Yarım yamalak ingilzceyle şehir trafiğinden çıkartıp uygun bir yerde indirecek, diye anlıyorum.

   Buranın araçlarında klima soğutucuları sonuna kadar açık… Terliyim ama, göze alıyorum… Zaten buzlu içeceklere, soğuk sulara “bana mısın” dediğim yok… Amca ile sohbet hızlı… Epeyce karışık yol gittikten sonra bir yerde durup indiriyor. Beş-on kilometre sonra II.Rama Köprüsü'nü geçip mavi renkteki Chon Buri tabelası  ile karşı karşıya kalıyorum. Maalesef yine yanlış yoldayım. Zaten biraz ileride görünen  bilet gişelerinden buranın otoban girişi olduğu anlaşılmakta...  Çaresiz otobana girmeden önceki son çıkışa kadar ters yol yaparak geri giitmek zorunda kalyorum.

    Şehir içi yollarda nihayet kendime bir rehber buldum. İngilizce konuşan insan bulmak da bir sorun. Motosikletli insan taşıyıcısı bir genç alıyor kalemi eline, kocaman bir kağıda trafik lambalarının resimlerine kadar harika bir kroki çizip veriyor… Her şey yolunda… Ve hatta daha kısa yolun tarifini de bir trafik memuru veriyor. Nihayet şehirden çıkabiliyorum.

   Konaklama konusunda biraz gecikince yerleşim bölgesinden oldukça uzak kaldım.  Devam edip etmemekte tereddüt içindeyken çok lüks blokların olduğu bir yerleşim yeri çıktı önüme... Girip şöyle bir turladım. Her hareketimi kontrol eden güvenlik görevlilerinin göz hapsi rahatsız etti... Blokların arasından çıktığımda çevresi park-bahçe olan bir 7/11 gördüm... Dün gece de 7/11 misafiri sayılırdım. Bu gece yine hiç çadır kurmadan güvenlikçilerin tavsiye ettiği tabelasında Kafe&Restaurand yazan kapalı bir işletmenin ahşap verandasında uyudum. Aslında gözüme kestirdiğim daha güzel bir yer vardı, ama güvenlik memuru olumlu bulmadı. Sabah baktım ki o teklif ettiğim yerde kendisi yatıyıyor... Büyük zararlar vermeden kendini koruyan kurnazları severim.
   
   Bugün çektiğim bütün eziyetlere rağmen arkamda 135 km yol bırakmışım. Kendimi tebrik ediyorum. 


   CHON BURI-PATTAYA  
   5 Şubat 2014
    Günlük : 70 Km/Şehir : 20 Km-Toplam : 1.890km
   Arka çantama yanar-söner konumda tepe lambamı takıp, başımdaki kaskın arkadaki ışıkları yaktım. Hava aydınlanmadan çıktım yola… Pataya tabelası 54 km gösteriyordu… Orada kalmaya kararlıydım. Erken varırsam otele giriş yapmak için bekleyMüktimmkün olduğunca yavaştan hareketle her kıyı mahallesine gire çıka öğleni buldum… Sonra Pattaya’nın da altını üstüne getirdim. Tesadüfen gördüğüm “Lovely Home Motel”e yerleştim… Gecelik 450 Baht… Ben yine tek kişi olduğum politikası ile indirime asıldım ama, bu sefer yemediler… Zaten kalabalık bir turistik yer için bence fazla sayılmazdı.


Pattaya,Tayland

   
   

   Düz ayak, müstakil, banyo ve tuvaleti içinde olan, klimalı, televizyonlu, küçük sayılmayacak rahatlıkta bir oda… Bisikletimi de içeri aldım tabi ki… Pattaya bilindiği gibi fuhuş dünyasının bir cenneti olarak biliniyor. Gerçekten de yaşlı batılı erkeklerin çok aşağılık bir yaşam için buralara geldiğini okuyordum. Burada cadde sokak gezerken gözlerimle de görmüş oldum. Yolumun üzeri olmasa gelmek için planladığım bir nokta değildi elbet... Ama itiraf etmeliyim ki, “Geçerken şöyle bir göreyim” diye düşünmemiş değilim. Çünkü dünya turizminde  en bilinen yerlerden...


   Gündüz yüzü o yaşlı batılı erkekleri çocuk yaşta kızlarla ve eşcinsel gençlerle el ele görünce, gece sokağa çıkmamaya karar verdim. Gecesinin daha çok mide bulandıracağı şimdiden gözümü korkutmuştu. Sabah erkenden kalkıp yoluma devam etmek üzere uyumaya çalıştım… Günlük sürüşüm 70 km… Ayrıca 20 kilometre şehir içinde gezmişim...

   PATTAYA-PANPHE
   6 Şubat 2014
   Günlük : 109 Km – Toplam : 1.999 Km
   
   Yollar elverişli… Bisikletimde sorun yok. Ko Samet çok tanınan bir ada… Genellikle günlüklerini okuduğum Türk gezginlerin pek çoğu bu adayı ziyaret ettiklerini yazmış. Adı, Fransızca köklü “Panphe Pier ”olarak geçen iskeleye yaklaşmamla beraber ayakçılar etrafımı sarıyor. Ezberlenmiş İngilizce kalıplarla “Where … you going ?” (“are” kullanmadan…) gibi sorulara muhatap oluyorum. Sadece gezmeye çıktığımı söyleyince, -haksızlık etmemeliyim- sakız gibi yapışmadan peşimi bırakıyorlar. Oysa bizde olsa çabuk pes etmezler… İnsana saygı anlamında bütün özelliklere sahip olan bu insanların, çoğu zaman sadece çevreyi korumak adına saygı göstermediklerine şaşıyorum. Her yerde plastik ambalajlar uçuşuyor… Buna en tezinden bir çare bulunmalı… Kafama koydum, bu konuda Tayland ve Kamboçya’nın birkaç ilgili resmi birimlerine ve sivil toplum örgütlerine mail göndermeyi düşünüyorum.

   Buradan Ko Samet dışında yakın adalara kalkan motorlar da var. Fakat iskele çevresi leş gibi ve her yer çöp içinde… Görseniz, acırsınız… Sıcaktan ve bakımsızlıktan uyuz olmuş gibi, hasta görünümlü köpeklerden geçilmiyor. Kendilerine koloni kurmuşlar ve sınırları içinde gruplar halinde geziyorlar… Bazen aralarında sınır kavgası çıkıyor ve bir birlerine öyle dalıyorlar ki… "Köpek savaşları" diye bir belgesel çekebilirsiniz…

Kendime 400 Bahta kalabileceğim bir yer buldum… Sorumlusu veya sahibi hımbıl bir genç... Zorla 50 TB indirim yaptırabildim. Çevreyi gezdikten sonra 7/24 marketten alışveriş yapıp odama döndüm. İnternet iyi çekiyor. Geç saatlere kadar takıldım. Ko Samet karşı yakınımda, ama ben adaya çıkmadan sabah pedallamak üzere uykuya dalıyorum.

   PANPHE-CHANTABURI-TRAT (Watkombang)
   07 Şubat 2014
   Günlük : 115 Km – Toplam : 2.114 Km

   Bugün 115 km yol yapıp Chantaburi’yi geçtim… Trat’a ise 54 km var… Kauçuk ağaçları arasında resimler çektikten sonra yatacak yer ayarlama vakti yaklaşmıştı. Yolda gördüğüm “Rest Area” yazılı tabelada meditasyon, yemek, yatak, çadır, spor, tapınak, WC gibi simgeler dikkatimi çekti…Bırakır mıyım ..? Daldım içeriye bisikletle… Etrafa bakınıp konaklamak için izin alabileceğim birilerini aranırken temiz yüzlü bir genç uzaktan işaretle çağırdı. Daha benim konuşmamı beklemeden çok şık bir mekanı işaret ederek burada kalabileceğimi söyledi. Kapıyı açıp içeriye girdik. Birinci sınıf apart otel gibi… Kocaman buda heykelinin karşıladığı yüksek tavanlı salonda birkaç karyola ve yer yatağı… Dev denilen boyutta düz ekranlı televizyon. Salona açılan kapıları ile mutfak ve bir de banyo var… Mutfakta su ısıtıcısı, mikro dalga fırın ve tepeleme içecek dolu bir buzdolabı… Banyodan sonra baktım internet bağlantısı var. Şifresiz giriş… 


 Wat Kombang-Chantaburi,Tayland


   

   Bir ara dışarı çıkıp daha önce gözüme kestirdiğim yakın mahalledeki bakkalda iki tane bira içip, nefsimi köreltmek için bir paket cips yedim. Tapınağa dönüp içeri girdiğimde daha sonra başrahip olduğunu öğrendiğim kişi yemek getirdiğini söyleyerek kendilerine özgü kaplarının içindeki pilav ve yapraklara sarılarak pişirilmiş balıklardan ikram etti. Mutfaktan aldığım bir kaba yeterince çıkardım. Yemeğin tamamının bana ait olduğunu ve ısrarla hepsini almamı istediği halde kibarlık yapıp almadığıma daha sonra üzüldüm... Çünkü balıkların kılçıksız portakal renkli somon olduklarını görünce üzülmemek mümkün değildi…


   Çok zengin bir tapınakta olduğumu sabahında gösterilen özel ilgi ile fark edebildim. Kalktığımda tam hazırlığımı tamamlamıştım, başrahip geldi. Adam sohbet etmeye çalışıyor, ben ise yola çıkmaya…Şöyle bir tapınağı gezmemizi ve sonra da beraber kahvaltı yapmamızı teklif ediyor… Hiç bir şekilde reddedebilme şansım yok... Seremonik bir düzen içerisinde işleyen kurallarını çiğnersem gösterdikleri misafirperverliğe saygısızlık ederim, diye düşünüyorum...


 Watkombang-Chanthaburi,Tayland


   Aşağıda, tapınağın yeşil ormanlık dağlara bakan bir yerindeyiz… Daha önce de söyledim, basit bir tapınaktan çok, geniş arazi üzerinde kurulu pek fazla üniteleri olan büyük bir külliye içerisinde olduğumuzu söyleyebilirim…

   Geldiğimiz binanın tabelasında “İntegrative Medical Center-Dr.Somsin” yazıyor. Yirmi kişiden fazla karışık yaş ve cinsten insanlar ellerindeki iki metrelik sopalarla bir bayan çalıştırıcı eşliğinde spor yapıyorlar. Rahibe ve misafiri olduğum için bana aşırı ilgi var. Gruptan kopan iki kişi önce rahibin karşısına gelip dinsel reverans gösterisi ile kutsanıyorlar. Sonra rahip beni kendileriyle tanıştırıyor. Biri tabelada adı geçen doktorun ta kendisi… Ufak tefek bir şey… Ama oldukça da mütevazi şekilde çalışma programlarını anlatıyor. Saat yedide sabah sporu bitecek ve kahvaltı edilecekmiş… Günün bir saatinde meditasyona katılmamı teklif ediyor. İki saat sürüyormuş. Topluca resimler çektiriyoruz. Bir birimize mail adreslerimizi verip ayrılıyoruz.

   Başrahip ile diğer rahiplerle beraber kahvaltıdayız… Tereyağı, reçel falan beklemeyin. Akşam ne ise sabahları da aynı şekilde acılı soslar eşliğinde et, balık, az pişirilmiş sebzeler ve meyve… Sabah rısk toplamaya çıkan rahiplerin bu kadar çok yemeği getirebileceğini sanmıyordum. Tahminim kanıtlandı… Günlerden cumartesi olmasının da bereketi ile tapınağa yemek getiren ve rahiplere adeta hizmetkar olan pek çok kadının geldiğini gördüm... Tıka-basa kahvaltı sonrasında içme suyumdan meyveme kadar yolluk poşetler zorla elime tutuşturuldu. Bisikletin arkası bağlanmış poşetlerle çerçici gibi dolu… Benim için adeta cennet sayılabilecek bu mekandan Başrahip ve diğerleriyle vedalaşarak çıktığımda saat neredeyse sekize geliyordu…


 Trad,Malezya

   

   HUAY WATKOMBANG-BAN THA SEN
   08 Şubat 2014
   Günlük : 107 Km : Toplam : 2.221 Km
   
   Klong Yai’a 40 km kadar kalmıştı… 107 km sürüş yapmıştım ve artık hava karamaktaydı… Ban Tha Sen yerleşim bölgesinde oldukça büyük arazide kurulu bir tapınağa sığındım.

   Genç rahip Kitt, beni yanına alıp başrahibin kulübesine götürdü. Thai dilinde konuştular. Başrahip istifini bozmadan, “Kendine yer beğensin” diye yorumladığım işaretlerle mırıldandı… Gece olası yağmurda ıslanmayacağım şekilde, tuvaletlerle banyolara en yakın konumdaki yüksek bir kaide üzerinde çadırımı kurdum… Hemen duşumu aldım… Allah’ım, bu ne rahatlama!

   Banyodan sonra tapınağın girişindeki bakkala çıktım… Buralarda turist görme şansları olmayan insanlar ilgi ile bakıp benim hakkımda konuşuyorlar… Kimleri sadece “Hi” diyerek de olsa sanki benim dilimmiş gibi İngilizce selam veriyor. (Başka hangi dilden selam verecekler ki? Maalesef ingilizcenin dünya dili olmasına kuruluylum!) Çocuklar daha meraklılar… Onlar da “Hallo, hello”, diye durmadan bağırıp karşılık vermemi istiyorlar…

   Bir birayı bitirip ikincisini satın aldığım bir koçan muzla beraber poşetleyerek ayrıldım. Bu arada Kitt ile başrahip beraber içsinler diye bir büyük şişe kola almıştım. Ama sanıyorum Kitt başrahiple paylaşmadan kendi kulübesine götürdü.

   Çadır uykusunun verdiği zindelik bambaşka bir şey...Sabah kalktığımda zımba gibiydim... İlk işim, bu kutsal mekanda görünmemesi için boş bira şişesini götürüp çöp tenekesinin en altına saklamak oldu…


Ban Tha Sen,Tayland

   
   BAN THA SEN-KLONG YAI

   09 Şubat 2014 Günlük : 72 KM - Total: 2.293 Km

   Bugün Klong Yai’da kalacağım. Yarın sabaha sınıra varmam için 15 km kadar bir yolum var. Böylelikle erkenden Kamboçya’ya geçerim. Zaten orada da en çok 10 km lik bir sürüş sonrası i-netten rezervasyon yaptırdığım Apex Koh Kong oteline yerleşmiş olacağım.

   Bol zamanın rahatlığından bugün yollarda gördüğüm pek çok “Beac” tabelasına yönlenmeme sebep oluyor. Denize paralel geçen 3 Numaralı Karayolundan ara ara çıkıp kıyı köylere giriyorum. Pek çok noktada bakkallarda durup soğuk içecekler içiyorum. Sınıra yaklaştıkça kontrol noktalarında askerlerle kafa yapıyoruz. Bisikletli olmam onlara ilginç geliyor… Askerin biri hemen aşağıda çok temiz bir kumsal olduğunu, girip görmemi tavsiye ediyor… Hemen süzülüyorum...

  Bugün çok şanslıyım. Pikniğe gelen pek çok öğrenci grubu panayır alanı gibi geniş bir alana yayılmış koca kazanlardan self servis usulü yemek yiyorlar. Ayrıca soğuk buzlu su kazanı ile, çay-kahve için devamlı kaynayan bir de sıcak su kazanı var… Soğuk sudan başlıyorum ortama yaklaşmaya…

   Sempatik turiste yemek kazanını da işaret edip boş kaseyi ve kepçeyi eline tutuşturuyorlar. “Where are you from?-Where are you going?” derken, kendime bir de buzlu kahve yapıyorum.


 Klong Yai,Tayland
   

   Sahil gerçekten güzel. Ama gençler denize girmekten çok eğlenmeyi tercih ediyorlar. Biraz onları seyredip, bir iki içecek daha götürüyorum. Yedek buzlu suyumu da yüklenip ayrılıyorum.

   Akşam olmadan Hat Yai’dayım. Çarşı içinden geçerken esnaf bir kız laf atıyor. Hadi dönüp 25 Baht karşılığı kocaman bir torba içinde buzlu kahve yaptırıyorum. Biraz öyle-böyle derken bu gece kalabileceğim ucuz bir yer tarif ediyor. Hemen şehir girişinde… Gelirken oradan geçtim ama, atlamışım… Fiyatı da sadece 200 Baht… Ben son Tayland gecemde fanlı oda ile yetinmeyip 300 Baht olan klimalıyı tercih ediyorum. (9$)

   Akşam yemeğe çıkarken benden sonra aynı otele yerleşen iki bisikletli ile karşılaştım. Çok yorgundular. Kızın pestili çıkmış kapı baca açık sırt üstü yatıyor. Erkek arkadaşı ise dışarıda bira içiyordu… Oğlanla biraz konuştuk. Onlar Kamboçya tarafından bir saat önce bu tarafa geçmişler. Karanlığa kalmamak için yoğun pedal çevirdiklerinden gerçekten de yorulmuş, dökülüyorlardı. Sabah benden önce çıkıp Bangkok yönüne doğru devam edecekler. Ne güzel!.. Hayat arkadaşı ile beraber ve en önemlisi bisiklet ile yolda olmak…

NOT: Turun devamını "Bisikletle GÜNEYDOĞU ASYA TURU (4.000 Km) -Kamboçya" başlığından veya burayı tıklayarak okuyabilirsiniz...
Yorumlar - Yorum Yaz